Yine böyle bir sabah, kucağında bebeğiyle geldi.
Yine böyle bir sabah, kucağında bebeğiyle geldi. Hemen aldım masaya. Okumaya başladı. Sesi her zamankinden daha titrek geldi. Sık sık yutkunmaya başladı. Dayanamadım ve dersi kestim. Korku dolu gözlerle yüzüme baktı. Sınıfa göz gezdirdim, hepsinde bir endişe vardı. Benim bilmediğimi biliyor gibiydiler.
– Bir sıkıntın mı var? dedim.
Tekrar yutkundu. “Dışarı çıkalım mı?” dedim.
İmdat bekler gibi arkadaşlarına baktı ve “yok hocam, herkes benim ne çektiğimi biliyor zaten” dedi ve sustu, başını önüne eğdi. Gözlerinde yağmur damlası gibi yaşlar akıyordu, sonra hıçkırmaya başladı. Gözyaşı bulaşıcıymış ya bir de ben sulu gözlü olunca, burun çekenlerin sayısı artıverdi.
Sınıfta buz gibi bir hava esti. Herkesin ağzı bıçak kesmişçesine kapalı, ders çalışanlar suskun, gözler onun üzerine dikilmişti. Bir müddet ağladı ve anlatmaya başladı “Hocam, ben kaçarak evlendim. Kaynanam oğluna başka birini alacakmış, biz de birbirimizi seviyorduk kaçtık. O yüzden kaynanam beni hiç istemedi. Kaynatamı da doldurur üstüme salardı, beni dövdürürdü.
Kendisi kapılara vurar, eşyaları kırar sonra da “gelin yaptı” derdi. Eşim de onların eline baktığı için bi şey diyemez, bana hep “sabret” derdi. Sonra başka şehirden inşaat işi buldu, taşındık. Ancak işleri rast gitmeyince, eşyalarımızı bir odaya topladık, yatak odamızı alıp geldik. Evin kalan odalarını ev sahibi kiraya verdi. Ama kaynanam beni de çocuklarımı da istemiyor. Eşim bizi bırakıp başka bir yere çalışmaya gitti. Beni gece kendi yatak odamda yatırmıyor “oraya misafir gelirse onları yatırırım” diyor. Çocuklarla beraber oturma odasında yatıyorum. Gündüz de çocuklara tv izletmiyor, onları alıp yatak odamda, halının üstünde oynatıyor, oyalamaya çalışıyorum. Elimden geldiğince evde her işi yapıyorum. Büyük çocuk ilkokula başladı, onu okula bırakıp gelene kadar bile diğerlerine bakmıyor. Bizim kursağımızdan rahat bi lokma geçirmiyor, bu sabah da gene kavga çıkardı, dayanamayıp bebeğimi aldım ve buraya geldim. Hocam çok kere intihar etmeyi düşündüm, emzikteki bu bebeğim gözümün önüne geldi, bıraktım.” Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ben ağzım açık dinlerken, talebelerin de sık sık onu onaylar şekilde başlarını salladıklarını gördüm.
– E, bu kadınla konuşacak kimse yok mu?
– Hocam o kimseyi dinlemez. Tekrar sınıfa döndüm:
– Arkadaşlar, onunla bi konussanız.
Birisi söz aldı ve “Hocam bu gelinin dedikleri hep doğrudur, kaynanası benim de akrabam olur, biz bunların kavgasından yıldık, gelin çok eziyette, ben birinde gittim konuşmaya, beni kovmaktan beter etti, kimse onunla çıkışamaz” dedi ve sustu. – Ben gidip…
Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.